Yapılan basın açıklamasında ”1960’lı yılların ikinci yarısında gençlik başta olmak üzere halkın yükselen mücadelesinin öne çıkardığı kişilerin bir bölümü çatışmalarda ve işkence tezgâhlarında katledildi. Bu mücadelenin simgeleri haline gelen Deniz, Yusuf ve Hüseyin, yoğunlaşan baskı ve terör eşliğinde 12 Mart faşist cuntası tarafından 6 Mayıs 1972’de idam edildiler.
Onlar baskının, sömürünün olmadığı sınıfsız bir toplumun kurulması amacıyla, emperyalizme ve işbirlikçi egemen sınıfların köhne düzenine ve yöneticilerine karşı taviz vermeden mücadele ettiler. Bu mücadelenin tam zaferi, bugün de işçi sınıfının ve ezilen halkların, baskının ve sömürünün tüm biçimleriyle yok edildiği sınıfsız toplum davasının hedefi olmaya devam ediyor.
Deniz Gezmiş’in idam sehpasında söylediği “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi, kahrolsun emperyalizm!”
sözleri yarım asırdır, bu topraklarda çınlamayı sürdürüyor. Deniz Gezmiş’ten sonra darağacına çıkarılan Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın
“Kahrolsun faşizm” haykırışı, bugün hâlâ grevlerde, meydanlarda, kampüslerde mücadeleye güç veriyor.
Türkiye’de bugün de 60’lı ve 70’li yıllarda olduğu gibi, emperyalist ve işbirlikçi tekellerin kârları artarken, halkın yaşam ve çalışma koşulları giderek kötüleşiyor. İşçiler, emekçiler, gençler arasında geleceğe ilişkin güvensizlik büyüyor. Farklı uluslar ve milliyetler, dinler ve mezhepler arasında hak eşitsizliği, ezen ve ezilen ilişkisi sürüyor. Ülkenin, sömürge madenciliği örneğinde de görüldüğü gibi emperyalist ve işbirlikçi tekellere sınırsızca peşkeş çekildiği bir süreçten geçiliyor. İliç’te işçilere mezar olan sömürge madenciliği ülkeyi bir ahtapotun kolları gibi sarmış durumda. Deniz’lerin emperyalizme karşı mücadelesi, bu açıdan da ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Dünyada, özel olarak da Orta Doğu’da bölgesel güçlerin de bir parçası olduğu emperyalistler arası paylaşım mücadelesi şiddetlenirken Türkiye bu çatışmanın girdabına daha çok sürükleniyor. Bir yandan Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı, Kürt sorununda savaşa dayalı çözüm politikasının devamı olarak yeni bir sınır ötesi harekâtının hazırlığı içerisinde.
Başta ABD olmak üzere batılı emperyalistlerin desteğiyle İsrail’in egemen sınıflarının Filistin’de düzenlediği saldırılar soykırıma varmış durumda. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesine omuz verdiği Filistin halkı, o gün olduğu gibi bugün de İsrail Siyonizmi’nin emperyalizm destekli katliamlarıyla yüz yüze.
Bugün Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i anmanın ve onlara sahip çıkmanın anlamı açıktır:
** Tek adam yönetiminin yoğunlaştıracağı sömürü ve saldırı politikalarına, bunlara eşlik edecek olan sınır ötesi operasyonlara dur diyelim!
** İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları ve soykırım politikası karşısında sessiz kalmayalım!
** Başta Gazze olmak üzere Filistin halkıyla dayanışmayı büyütelim!
** Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü savunalım!
İş, ekmek ve özgürlük için, baskının ve sömürünün tüm biçimleriyle yok edildiği yeni bir dünya için birleşelim, örgütlenelim, mücadele edelim!
Denizlerin Yolunda Filistin ‘in Yanındayız!
Gençlik gelecek gelecek sosyalizm!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
EMPERYALİSTLERE, İŞBİRLİKÇİLERİNE, İŞGALCİLERE GEÇİT YOK!
YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM!
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye! İfadeleri kullanıldı.