HEPİMİZ BİRER FIRTINA KUŞUYUZ

Merhaba,
HEPİMİZ BİRER FIRTINA KUŞUYUZ.
Atatürk hep güzel sözler söylemiştir. O biliyordu ki;
Güzel bir söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.
Ve bu ağaç, her zaman meyvesini verir.
Atatürk; 1919 yılında Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı dönemde, Rumeli’de ve Anadolu’da yaşayan HALK’ın yaşadığı zorluklar ve çaresizlikler karşında ümitsizliğe kapılmamaları için, Halka moral vermek istemiş ve fırtına kuşu metaforu ile Rumeli ve Anadolu’da yaşayan HALK’ın direncinin ve bağımsızlık mücadelesinin mutlaka başarıya ulaşacağı konusundaki inancını, halkının ruhunda hissettirmiştir.
Atatürk şöyle demiştir;

“Bazen bir fırtına kuşu gibi, ne kadar çırpınsanız da bir yöne doğru savrulursunuz. Ama yine de uçarsınız. Bu fırtına sizin için bir engel değil, sizi daha da güçlendirir.”
Atatürk bu sözü ile İNSAN’ların, zor bir dönemde bile mücadele etmeye devam edeceği inancına vurgu yapmıştır. Fırtına kuşu benzetmesiyle, Rumeli ve Anadolu’da yaşayan halkın karşılaştığı zorlukların, onları yok etmesinin ya da durdurmasının mümkün olmadığını, aksine her fırtına ve zorlukla birlikte daha da güçlenerek yoluna devam edeceklerini vurgulamıştır. Atatürk, halkın bağımsızlık yolunda göstereceği direnci ve kararlılığı simgelemek için bu metaforu kullanmıştır.
Sizlerin de bildiği gibi; Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur.
“Ekonomisi zayıf bir HALK, yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz; güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz; toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçamaz.”
HALK olarak tek bir gayede birleşmeliyiz. Bu gayemiz, Yaşadığımız Alanların Maddi ve Manevi Zenginliğinden eşit bir şekilde faydalanmak olmalıdır.
Bizleri buraya çeken BODRUM’un MADDİ VE MANEVİ ZENGİNLİĞİ’dir.
Yaşadığımız yüzyıl, yeryüzünde yaşayan her insanın EKONOMİK bağımsızlığını kazanmak için mücadele ettiği bir zaman dilimidir. Yeryüzünde yaşayan neredeyse her İNSAN ekonomik bağımsızlığını kaybetti.
Her birimizin çok iyi bildiği gibi, Bütçelerimiz denk değil,
Bize öğretilen, bilinçaltlarımıza yerleştirilen İktisat/Ekonomi tanımı bile yanlış. İktisat’ın(Ekonomi’nin) tanımında der ki; Kaynakların verimli kullanımı ve toplumların refahını artırma amacı güden bir bilimdir.
Ekonomi ayrıca, İnsanların sınırlı kaynaklarla, sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla nasıl kararlar alıp, nasıl üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetlerinde bulunacaklarını anlamaya çalışır.
Bence en büyük yanılgımız, bu tanımda yer alan SONSUZ İHTİYAÇLAR sözleridir. Ben 1908-1970 yılları arasında yaşamış olan Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisinde söylediği sözlerine katılıyorum.
Maslow, insanın motivasyonunu ve psikolojik gelişimini açıklamak amacıyla bir teori geliştirmiştir. Bu teori, insan ihtiyaçlarının bir hiyerarşi içinde sıralandığını ve en temel ihtiyaçların karşılanmasının ardından daha yüksek seviyedeki ihtiyaçların ortaya çıktığını savunur.
Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisinde; İnsanların ihtiyaçlarını beş seviyede sıralamıştır. Bunlar;
- Fizyolojik İhtiyaçları yani Temel İhtiyaçları; Yiyecek, su, barınma, uyku gibi İnsanların hayatta kalabilmesi için en temel ihtiyaçları.
- Güvenlik İhtiyaçları: Sağlık, iş güvenliği, gelir güvencesi ve düzenli bir yaşam gibi yani İnsanların fiziksel ve duygusal güvenlik ihtiyaçları.
- Ait Olma ve Sevgi İhtiyaçları: Başka İnsanlarla bağ kurma, dostluk oluşturma, sevgi ve aidiyet duygusu ihtiyaçları.
- Saygı İhtiyaçları: İnsanlar, kendilerine saygı duyulmasını, başarılarının takdir edilmesini ve toplumda bir değerlerinin olmasını isterler. Yani Özgüven geliştirme ihtiyaçları.
- Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Piramidin en tepe kategorisinde ise İNSANLAR potansiyellerini tam olarak kullanmak ve kişisel hedeflerine ulaşmak isterler. İnsanlar, yeteneklerini en üst düzeyde kullanarak kendilerini gerçekleştirme ve anlamlı bir yaşam sürme amacını taşırlar.
Maslow’un da dediği gibi, İnsanın önce en temel Fiziksel Alanlarındaki ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bunlar; BARINMA, YEMEK VE SU’ dur.
Bodrum’da yaşıyorum. Bodrum’da yaşayan insanların en büyük sorunu, BARINMA sorunudur.
Bu Sorunun başlıca sebebi de; Talebin Arzdan fazla olmasıdır. Talebin fazla olmasının sebebi de iç göçtür. Bodrum sadece İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden gelip yerleşen yüksek gelir gruplarına ait insanların yaşam alanı değildir. Bodrum İlçesi, Türkiye’nin en çok iç göç alan bölgesidir. Anadolu’nun en doğularından, Van’dan 20.000’nin üzerinde İnsan burada Ekmeğinin peşindedir. Bitlis, Mardin, Hakkari, Şırnak, Bingöl’den binlerce İNSAN burada yaşam alanı oluşturmaya çalışmaktadır. Yalnızca Anadolu’nun Doğusundan değil, hemen yanı başımızdaki Çevre komşu illerden gelen İnsanlar’da Ekmeğini kazanmak için gelmişler ve gelmeye devam etmektedirler. Mesela, Aydın’dan yaklaşık 15.000 İNSAN Bodrum’da yaşamaktadır. Türkiye’nin tüm Alanlarından İnsanlar buradadır.
Yeterli Barınma alanlarının olmamasının diğer sonucu da, hepimizin bildiği gibi Yüksek Kira maliyetleridir.
İnsanların potansiyellerini gerçekleştirebilmesi ve kendini en iyi şekilde geliştirebilmesi için, temel ihtiyaçlarının karşılanması zorunluluktur. Bu sorumlulukta, Devlet ve Yerel yönetim organlarında görev alan yönetici ve çalışanlarınındır.
Buradan Bodrum’ yöneten Merkezi ve Yerel yönetimlerde Sorumluluk makamında ki, Değerli İNSANlara sesleniyorum. Birinci göreviniz HALK’ın temel ihtiyaçlarını karşılamak için projeler üretip hayata geçirmek olmalıdır.. Ben, Bodrum Belediyesinin hazırlamış olduğu , STRATEJİK PLAN 2025-2029 isimli Planında, bu konu ile ilgili herhangi bir proje göremedim. Bu arada lütfen, Bodrum’da yaşayan herkes Bodrum belediyesinin Stratejik Planı 2025-2029’ ‘u okusun. Linkini paylaşıyorum.
Sözlerimi BODRUM alanında yaşayan, İNSANLARIN birbirlerini akıl ve gönül dünyalarında hissetmeleri dileğim ile;
Sayın, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Kader çoğu zaman gizli bir güç gibi görünse de, insanın kendi çabası olmadan yaşamında değişim yaratması zordur.”
Hoşçakalın,
Aykut Bayraktaroğlu
Bodrum, 30.01.2025