Bendeniz gözü kara biri olarak önceki günden telefon edip işletmenin en büyük masasını bana ve davet edeceğim dostlarıma ayırmalarını istemiştim. İtiraf etmeliyim ki aldığım bu risk beni hafif hafif yokladı ama tam aksine, isabetli bir seçim yapmış olduğumu anlamam çok zaman almadı: masamız çarçabuk doldu ve hatta araya sıkıştırılacak iskemleler, olmadı ilave bir masa, daha ne yapılabilir kaygısına düştük.

Siparişler verilmeden önce çoktan yerlerine oturmuş, kitapları önlerinde imza atmaya hazır sanatçılarımız için kaşla göz arasında oluşmuş kuyruklarda bizler de yerimizi aldık. Şenol Morgül, baş parmağını kırmızı mürekkebe doymuş ıstampaya bastırıp bastırıp imza yerine kitabına parmak izini konduruyor, bir de üşenmeden soğuk damga basıyordu. Bu güzel ve alışılmadık ama aynı zamanda ironik devlet egemen vurgusunu da yaparken benim gözümde başka bir ustanın, güzelim abim Sezai Sarıoğlu’nun, renkli mürekkeplerle çizdiği motifler canlanmaz mı? Gelemediğini biliyordum ama yine de gözlerim sağı solu yoklamadan edemedi.
Yanımda götürdüğüm yeni kitabımdan iki tanesini hemen oracıkta imzalayıp Şenol Bey’e takdim ettim. Birini İstanbul’a gittiğinde Sezai abime vermeyi memnuniyetle kabul etti.

Asla kronolojik olmayan, heybemden çıkarttığım biçimde sıralayacağım Emin Şir ganimetlerimi aşağıda sergilemekten gurur duyarım:
Hayırlı Devrimler Uşağum!
Mümkün Aşklar Masalı
Ela Rosa
Yapayangın
Gölgem Mürekkep Lekesi
Kiraz Zamanı
Âh Ki
İmza işini de hallettikten sonra tekrar kocaman masamıza dönüp yerleştik ve nihayet buz gibi içeceklerimizi sipariş edip kendini karşıdaki irili ufaklı adaların kucağına teslim etmeye hazırlanan güneşin batışını izledik. Bu şekilde anlatıyorum ama izleme süremiz bir iki dakikayı geçmemiştir. Romantizmi de tadında bırakmak lazım, sonuçta güneş her gün bir yolunu bulup batıyor.
Turgutreis’te İmza Gününde Rize
Buna karşın, karşımızda udunun akordunu tazeleyen Şenol Morgül ve yoldaşı Emin Şir varken güneşle hemhal olmaya pek istekli değildik. Akort işleri tamamlandı, repertuar defteri açıldı ve nihayet o çok sevdiğim sazlı sözlü şölen başladı. Emin Şir’in inanılmaz akıcılıkta dile getirdiği, çoğunlukla siyasi içerikli ve aynı zamanda buram buram Karadeniz kokan şiirlerle, Şenol Morgül’ün giriş taksimleri, çoğuna eşlik ettiğimiz şarkıları ve türküleriyle, havada uçuşan tatlı anılar -acı olanları imzalayıp mühürleyerek elimize tutuşturmuşlardı zaten-, üzerimize çiğ taneleri gibi yağan o güzelim öyküler, espriler derken saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadık. Şu an bu satırları yazarken üzerimde dünden kalan tatlı bir burukluk var. Sanki İstanbul’a, oradan Karadeniz’e, oradan çocukluğuma ve bizim oraların, yağmuru eksik olmayan kumsallarına gitmişim gibi hissediyorum. Öyle ya, biz zaten ıslanmışız ıslanacağımız kadar…
Önümüzdeki yıl bu güzel insanların bizleri tekrar ziyaret etmelerini umuyor ve diliyorum.
MANŞET
4 gün önceBODRUM
4 gün önceBODRUMYERELHABER
4 gün önceBODRUMYERELHABER
4 gün önceGÜNDEM
4 gün önceBODRUMYERELHABER
4 gün önceBODRUM
4 gün önceMANŞET
7 gün önceBODRUMYERELHABER
8 gün önceGÜNDEM
8 gün önceASAYİŞ
11 gün önceBODRUMYERELHABER
11 gün önce
1
Gümüşlük’te festival güzel mesajlarla başlıyor
5112 kez okundu
2
Sansüre Kalem Kırdırmak: Bodrum Belediyesi’nde Kültür ve İfade Özgürlüğü Tehlikede!
4795 kez okundu
3
M.Deniz Özbaş : İşimi Geri İstiyorum
3676 kez okundu
4
Çağdaş Bodrum Spor’dan Altyapıya Güçlü Yatırım: “Geleceğin A Takımı Kendi Çocuklarımızla Kurulacak” 1
3278 kez okundu
5
Armada Praxis Yalıkavakspor Sezona 2 Galibiyetle Başladı
2322 kez okundu